Faruk Mercan - f.mercan@aksiyon.com.tr - Aksiyon , Sayı: 420 - 23.12.2002
“Masonluk da bozuldu” Askeri doktorluk geçmişi, 20 yılı aşkın bir süre İstanbul’un büyük hastanelerini başhekim olarak yönetmesi, geniş çevresi ve ilginç kişiliğiyle tanınan Dr. Seyfi Basa “Türkiye’de her şey bozulduğu gibi masonluk da bozulmuştur. Türkiye’de bozulmayan yer kaldı mı?” diyor. |
Süleyman Demirel 1965’te başbakan olduğunda göreve getirdiği ilk başhekim Doktor Seyfi Basa’ydı. Basa, Demirel’in başbakan olmasından 10 gün kadar sonra İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi’ne başhekim oldu. Necmettin Erbakan 1974’te CHP—MSP koalisyonu ile başbakan yardımcısı olduğunda ise görevden aldırdığı ilk isimlerden biri o tarihte Gureba Hastanesi’nin başhekimi olan Doktor Basa’ydı.
İstanbul cemiyet hayatının renkli ismi Seyfi Basa, bugün 81 yaşında. Hülya Avşar’dan Zeki Müren’e, neredeyse önde gelen bütün sanatçılar onun İstanbul Taksim’deki muayenehanesinden ve tedavisinden geçtiler. Askeri doktorluk geçmişi ve 20 yılı aşkın bir süre İstanbul’un büyük hastanelerini başhekim olarak yönetmesiyle devletin üst katmanlarında en çok tanınan doktorlardan biri oldu. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı döneminde Kenan Evren, İstanbul’da bir hastaneyi ziyaret etmek istediğinde Vali Nevzat Ayaz, Haseki Hastanesi Başhekimi Basa’yı arayarak, “Sana geliyoruz” demekteydi.
Tek yenilgisi Özal’a karşı
Hiç zenginler listesine girmemesine rağmen, hep zenginler gibi yaşamasıyla da, İstanbul’un önemli sosyal mekanlarında sürekli boy gösterdi. Örneğin, hâlâ “seçkinlerin mekanı” olarak görülen Büyük Kulüp’ün 1960’lardan beri üyesi ve Beşiktaş’ın en eski üyelerinden. Ona hem Mehmet Ağar, hem de Alaattin Çakıcı “Seyfi Abi” diyor. Spor camiasındaki en sıkı dostlarının başında Ali Şen geliyor. O kabul etmese de, bir ara İsveç’te cezaevine düşen Ali Şen’i gidip kurtardığı bile söyleniyor.
Bu renkli yaşamını yansıtmak üzere Seyfi Basa ile yaptığımız konuşma, ilginç bir ayrıntıyı daha ortaya çıkardı. Doktor Basa, hayatının tek yenilgisini Turgut Özal’a karşı yaşamıştı. Çok sevdiği Süleyman Demirel’i kıramayarak 1987’de Doğru Yol Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığı görevini üstlenen Basa, o yıl seçimlerde Özal’a karşı Fatih bölgesinden milletvekili adayı gösterilmişti. Demirel Özal’a karşı sahneye sürmüştü ama Basa Özal’la yarışamayacağını anlayıp adaylıktan istifa etti. Zaten DYP seçimde İstanbul’dan hiç milletvekili çıkaramadı.
Doktor Basa, Rize’nin “Lazistan” denilen Pazar ilçesinde 1921’de dünyaya geldi. Dedesi Yanya valisi, babası hukukçuydu. Çocukluğu Rize’de geçen Basa, 1938’de İstanbul’a Tıbbiye öğrencisi olarak geldi. Tıbbiye'nin ikinci sınıfındayken Askeri Tıbbiye’ye geçiş yaptı ve 1944’te 23 yaşındayken askeri doktor olarak mezun oldu.
Binbaşı rütbesi ile ordudan ayrıldı
1945’te, Ankara Gülhane Hastanesi’nde teğmen doktor olarak stajını gördü. Kurada İstanbul Ayazağa Kışlası’nı çekti ve “kıta hekimi” olarak İstanbul’a geldi. Üç sene İstanbul Komutanlığı’nda hekimlik yapan Basa, sınava girerek Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne cildiye asistanı olarak döndü, üç yıl sonra da burada cildiye uzmanı oldu.
Bu arada Kara Kuvvetleri’nden Hava Kuvvetleri’ne geçmek istedi. Seyfi Basa, karacıyken havacı olabilen iki subaydan biri oldu. 1951’de yüzbaşı rütbesiyle Eskişehir Hava Hastanesi’ndeki yeni görevine geldi. Burada kurs görerek hava hekimi oldu. Hava hekimlerine “uçuş hekimi” denilmekteydi. Örneğin, bir pilot üç bin fite çıktığımda rahatsız oluyorum diyorsa, uçuş hekiminin de onunla birlikte uçması ve üç bin fite geldiklerinde muayene edip rahatsızlığını tesbit etmesi gerekmekteydi.
Silahlı Kuvvetler tarafından Almanya’ya gönderilen Seyfi Basa, Münih’te eğitim gördü. O tarihte, NATO’daki görevler çerçevesinde, uçuş hekimlerinin aynı zamanda pilot olmaları öngörülmekteydi. Hekim gerekirse uçağına binecek, gidip yaralıyı alıp hastaneye gelecekti. “Bunu mantığım kabul etmedi” diyen Basa, ordudan ayrılmaya karar verdi. Ancak bir sorun vardı. O tarihte 15 yıl olan mecburi hizmetini henüz tamamlamamıştı. Adnan Menderes hükümeti, bir kanunla mecburi hizmeti 10 yıla indirdi. Hemen belirtelim, kimilerine göre bu düzenleme özel olarak Doktor Seyfi Basa için yapıldı. Böylece Seyfi Basa 1957’de binbaşı rütbesiyle Silahlı Kuvvetler’den emekli oldu.
1957’de İstanbul Taksim’de muayenehanesini açan Seyfi Basa, Cerrahpaşa Hastanesi’ne alınması için dönemin Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar’dan görev istedi. Cerrahpaşa'da boş kadro olmayınca Zeynep Kamil Hastanesi’ne verildi. Ama bir süre sonra hayalindeki Cerrahpaşa’ya geçti ve Süleyman Demirel’in 1965’te iktidara gelmesiyle bu hastaneye başhekim oldu. Çünkü Basa ailesinden Ercüment Basa, Adalet Partisi’nde politikacıydı ve Süleyman Demirel’e yakın bir isimdi. O tarihlerde Doktor Basa’nın abisi Hasan Basa da kaymakamdı. Demirel onu da Muğla’ya vali yaptı. Doktor Basa, zaman içinde Demirel ile gelişen ilişkilerini, “Süleyman Bey’in İstanbul’daki sağlık işlerine bakan adam durumuna geldim” sözleriyle anlatıyor.
Türkiye’de masonluk da bozuldu
Doktor Basa, Cerrahpaşa ve Gureba hastanelerinden sonra 10 yıl Haseki Hastanesi’nde, 2,5 yıl ise Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde başhekimlik yaptı. 1987—88 döneminde ise, Demirel’in isteğiyle kısa süreli siyaset macerasını yaşayan Basa, 1990’da, Türkiye’nin ilk çocuk hastanesini İstanbul’da kurdu ve hastaneye çok sevdiği torunu Seba Yurtoğlu’nun ismini verdi.
Doktor Seyfi Basa’nın da, cinayete kurban giden Üzeyir Garih gibi üst düzeyde bir mason olduğu biliniyor. 33 derecesi olan masonlukta 32. dereceye kadar yükseldiği belirtilen Basa, “Masonluğun esasını iyi bilenlerden biriyim. Din, ırk, renk, milliyet ne olursa olsun insan insandır ve insanlar birbirinin kardeşi olmalıdır. Masonluğun esası bir cümleyle budur” diyor.
Doktor Basa, “Türk masonlarının durumu şimdi nasıl?” sorumuza ise şu ilginç cevabı veriyor: “Türkiye’de her şey bozulduğu için oranın da bozulduğu kanaatindeyim. Türkiye’de bozulmayan bir yer kaldı mı?.. İnsan ilişkileri bozulduğuna göre orada da insan ilişkileri bozuldu... Güzel ahlak kalmamıştır. Deontolojik ahlak kalmamıştır. Bir memlekette hekim ve hakim ahlakı bozulunca o memleket batmış olur...”
Ali Şen’i o mu kurtardı?
Beşiktaş spor kulübü üyesi olan Basa, 1980’li yıllarda birinci ligdeki Rizespor’un başkanvekiliydi. Eski tarihlerde İsveç’te cezaevine düşen Fenerbahçe’nin eski başkanı Ali Şen’i Seyfi Basa’nın kurtardığı söylenir. Bu vukuatı hatırlattığımızda Seyfi Basa şunları söylüyor: “İsveç’de bir vukuatı olmuştu, duymuştum. Ama benimle alâkası yok. Tesadüfen o tarihlerde ben de İsveç’teydim. Cezaevine girmiş çıkmış. Ali Şen çok akıllı adamlardan biridir. Hiç yoktan servet sahibi olanlardandır. Ve servetini hazmedenlerden biridir. Servetini hazmedememiş çok adam vardır. Dikkat ederseniz, eskiden okumuşlardan servet sahibi olan yok, hep okumamışlar servet sahibi. Şimdi o okumamışların çoçukları babalarının servetlerini devam ettirmekte. Yeniden servet elde etmiş kimse var mı? Mustafa Koç, Rahmi Koç, babalarından kalan serveti devam ettirmişlerdir. Ettiremeyenler olduğu için onlar üstte kalmıştır. Sabancılar, babalarının kazandığı serveti devam ettirmişlerdir. Yoktan servet sahibi olanlar ve akıllı olanlar, kalmışlardır. Mesela bunların içerisinde Erdoğan Demirören’i misal gösterebilirsin. Babası da varlıklıydı, ama böyle değildi. Erdoğan kendi aklıyla bu hale geldi.”
Doktor Basa’nın yakın dostlarından biri de Mehmet Ağar. Bu röportajı yaptığımızda henüz Doğru Yol Partisi’nde kongre yapılmamıştı ve dolayısıyla Mehmet Ağar genel başkan seçilmemişti. DYP’nin başına sizce kim gelir sorumuza, “Mehmet Ağra’ın gelmesi lazım. Ben Mehmet Ağar’ı tasvip ederim. Mehmet diğer adaylara göre daha ağır basar. Doğru Yol Partisi aleyhinde tek kelime etmemiştir ve başka bir partiye de geçmemiştir” cevabını veriyor.
En akıllı hastam Hülya Avşar
İstanbul’un bir numaralı cildiyecisi olarak bilindiğinden, Doktor Basa’ya gelmeyen “artist” kalmadı. Örneğin Hülya Avşar’ın cildindeki sorunu giderdi ve onu tedavi etti. Sibel Can, Muazzez Abacı, Seda Sayan ve Emel Sayın’ın yüzlerini tedavi etti. Doktor Basa, tedavi ettiği Zeki Müren’in kendisine nasıl darıldığını şöyle anlatıyor: “Zeki Müren’i bir defa muayene etmiştim. Bir gece kurdeşen olmuştu, beni evine çağırmıştı. Yediği yemekler nedeniyle yüzünde kırmızılıklar oluşmuştu. Ve bana bir ara kızımın düğününe çağırmadım diye darılmıştı. Halbuki çağırmayı unutmuştum.”
Doktor Basa, sanat camiasındaki tanıdıkları içerisinde en akıllı kişinin Hülya Avşar olduğunu belirtiyor: “Hayat çizgisini çok akıllıca çizmiştir. Enteresan bir kadındır. Kayınpederi çok sevdiğim bir arkadaşımdı; Prof. Kaya Çilingiroğlu.
Eski kabadayılar da kalmadı
Alaattin Çakıcı’nın da, Sedat Peker’in de “Abi” diye hitapettikleri Doktor Basa, Kabadayılar âlemi ile ilgili de ilginç değerlendirmeler yapıyor. “Artık eski kabadayılar da kalmadı” sözlerini Dündar Kılıç’ı örnek vererek açıklıyor: “Dündar Kılıç çok terbiyeli bir adamdı. Mesela bir hadisesini anlatayım. Haseki Başhekimi’yim. Bir akşam Bebek’te Osman Kavran’ın gazinosuna, Vali Namık Kemal Şentürk ve hanımı ile Kemal Demir (Eski sağlık bakanı ve Kızılay Başkanı) ve hanımını yemeğe çağırdım. Önden birinci masayı bize ayırmışlar. Biz içeriye girdik. Yandaki masada Dündar Kılıç 10—15 kişiyle oturuyor. Dündar Kılıç ayağa kalktı, biz oturduk. Masamızın önüne geldi. Hazır ol vaziyette başıyla selam verdi ve çekti gitti. Ertesi gün telefon ettim. Dündarcığım niye akşam gazinoyu terk ettin dedim. ‘Benim gibi bir adam, valinin, Haseki’nin başhekiminin yanında rakı içmez’ dedi. Bir o devrin kabadayısını düşünün, bir de şimdikilere bakın.”
Çevik Bir’in yaptığı hata
İstanbul Büyük Kulüp’teki başkanlık seçimleri olay olmuştu. Şimdiki başkan Duran Akbulut’un karşısına Mehmet Kuriş ve emekli orgeneral Çevik Bir ekibi çıkmıştı. Kızı ve torunu da Büyük Kulüp üyesi olan Doktor Basa’ya göre Çevik Bir’in bu seçime katılması hataydı:
“Mehmet Kuriş yerine kim olsaydı, seçimi kazanırdı. Kuriş sevilmeyen bir adamdı. Yönetimin değişmesini herkes istiyordu. Fakat, Duran Akbulut’un karşısına Kuriş çıkınca, özellikle Çevik Bir’in Kuriş’in altında yer almasına sinirlenen bir zümre oldu, ben de onlara dahilim. Bir paşa Kuriş gibi bir adamın altında ikinci olur mu? Olmaması lazım. Raif Dinçkök’ten evvel Ali Esat Birol birinci başkandı, ben ikinci başkandım. Ali Esat Bey ayrıldıktan sonra Sait Kutluoğlu oldu, ondan sonra Raif Bey başkanlığa adaylığını koydu. Ben Haseki Başhekimiydim. Bana, ‘İkinci başkan olur musun?’ dedi. ‘Raif Bey, Haseki Hastanesi’nin başhekimi sizin yanınızda ikinci başkan olmaz’ dedim ve görevi kabul etmedim. Yani yüzbaşılıktan ayrılmış, Haseki Hastanesi’nin başhekimi Raif Bey’in yanında ikinci başkan olmaz diye düşünen bir adam. Aradan seneler geçiyor. Genelkurmay 2. Başkanlığı’ndan, ordu komutanlığından ayrılmış bir adam, Kuriş gibi ne olduğu belli olmayan bir adamın listesinde ikinci başkan. Olmaz öyle şey. O gün genel kurulda konuşacaktım da, kızım ve karım mani oldular. Diyecektim ki, ben yüzbaşı iken kabul etmedim ikinci başkanlığı, orgeneral nasıl kabul ediyor? Kuriş rey alamazdı. Aldığı 600 rey de Çevik Paşaların aldığı reydir. İsminden dolayı, Çevik Paşa başkan adayı olsaydı büyük ihtimalle seçimi alırdı.”
Son olarak Doktor Basa’nın “hemşehrisi” Tayyip Erdoğan ile ilgili değerlendirmesi ise şöyle: “Tayyip Erdoğan akıllı bir adam; konuşma kabiliyeti olan, fevkalade güzel konuşan.. Hemşehrim olduğu için ayriyeten kendisini severim. Ve göreceksiniz ki politikada muvaffak olacaktır bu gidişle. Öyle görünüyor.”
No comments:
Post a Comment