Saturday, August 25, 2007

28 Şubat kararlarını BÇG hazırladı

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=26825

Ufuk Şanlı - İbrahim Doğan - Aksiyon , Sayı: 638 - 26.02.2007



28 Şubat kararlarını BÇG hazırladı


28 Şubat kararlarını BÇG hazırladı


30 yıl boyunca MGK’da başmüşavir ve danışman olarak görev yapan Mustafa Ağaoğlu, 28 Şubat sürecinde yaşananlar ve MGK’nın işleyişiyle ilgili ilginç açıklamalar yaptı.


‘12 Eylül’den önce de psikolojik harekât vardı. Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) bünyesinde bir daire başkanlığıydı; ancak bakanlıklar arası koordinasyon yetkisi olmadığı için yürümedi o birim. İhtilalden sonra Millî Güvenlik Konseyi psikolojik harekâtın önemini bildiği için genel sekreterlik bünyesinde psikolojik harekât kurulmasına karar verdi. Önce fizibilite çalışması yapıldı ve üç kişi bu konuda görevlendirildi. Rahmetli Tümgeneral Doğan Beyazıt, Binbaşı Oğuz Kalelioğlu ve Kurmay Binbaşı Tahir Tamer Kumkale ile başladık.”

Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği’nde 30 yıl başmüşavirlik yapan ve kurumun “karakutusu” olarak adlandırılan Mustafa Ağaoğlu, Toplumla İlişkiler Başkanlığı’nın (TİB) kuruluş öyküsünü işte bu sözlerle anlatıyor. Bazı kesimler tarafından “derin devletin psikolojik savaş aygıtı” olarak tanımlanan TİB’in kanununu kendisinin yazdığını öne sürüyor: “MGK Kanunu’na bir madde ekledik. MGK’nın bakanlar kuruluna karşı dört görevi vardır, bunlardan birisi de psikolojik harekâttır dedik. Kanun aynen benim yazdığım gibi kabul edildi. Yönetmelikle de ayrıntılar düzenlendi. Kanun 9 Kasım 1983’te çıktı. 10 Kasım’da da MGK yönetmeliği bakanlar kurulunda onaylandı. Psikolojik harekât; iç ve dış kamuoyunun bazı konularda Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda aydınlatılması ve yönlendirilmesidir. Bu çalışmalar ülke içinde yapıldığı gibi dışında da yapılır. Mesela dışarıda PKK’ya destek veren Suriye, Yunanistan, Almanya gibi ülkelerde bazı faaliyetlerde bulunuldu. İçte ise irtica ve bölücülükle mücadelede birlik ruhunu sağlayacak çalışmalar yapıldı.”

MEDYASIZ HAREKÂT OLMAZ

Ağaoğlu’nun psikolojik harekâtla ilgili anekdotları ise şöyle: “İrtica ile mücadelede psikolojik hareket planlarımız var. Tabii bunun için usul gereği öncelikle başbakandan onay alınır. ‘Plan hazırlayacağız, müsaade eder misiniz?’ denir. O da ‘Peki’ der. Ondan sonra ilgililer genel sekreterliğin, TİB başkanının başkanlığında toplanır. Alınacak tedbirler, bunları uygulayacak bakanlıklar, kurum veya kuruluşlar tespit edilir. Plan haline getirilir, bu plan yeniden başbakana sunulur. Başbakan ‘uygundur’ deyince de uygulamaya girer.” Ağaoğlu’nun anlatımlarına göre MGK Genel Sekreterliği’nin koordinasyonunda yürütülen psikolojik savaş, ilgili kurumlar tarafından icra edilir. Mesela Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bu kapsamda camilerde vaazlar verdirmesi, kendisine bağlı yurtları ve Kur’an kurslarını denetlemesi istenir. Millî Eğitim Bakanlığı’na ise ders kitaplarına ilgili bölümleri ekleme; dershane, okul ve yurtları denetleme görevleri verilir.

Psikolojik harekât denilince medyaya özel bir parantez açmak gerekiyor. Ağaoğlu da öyle yapıyor:

“Psikolojik savaşın en büyük araçlardan biri de (yazılı, görsel ve sesli) medyadır. Onlardan da yararlanırsınız. Ona dersiniz ki senden şöyle bir yayın yapmanı istiyorum. Medya mensuplarını toplarsın, devletimizin lehine olacak şunları yazsanız iyi olur diye anlatırsın. Medya olmadan hiçbir psikolojik harekât planı başarıya ulaşamaz.” Medyanın dışında psikolojik harekâtın diğer önemli unsurlarının sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve dernekler olduğunu anlatan Ağaoğlu, tüm faaliyetlerin yasal dairede gerçekleştirildiğinin altını çiziyor: “Hukukî olmayan bir şey haklı da olsa nitelik itibarıyla zarar verir. Bundan ötürü gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki 2003’ten önce yapılan her şeyin yasal dayanağı vardı; yani kitabına uygundu.”

Peki, ama bu kapsamlı faaliyetlerin parası nereden geliyordu? MGK’nın deneyimli başmüşaviri, değirmenin suyunun Başbakanlık örtülü ödeneği ve Başbakanlık tanıtma fonundan geldiğini açıklıyor. Yılda yaklaşık 3 milyon dolar olan bu örtülü kaynağın nasıl dağıtıldığına ilişkin ısrarlı sorularımızı geçiştiren Ağaoğlu sonunda dayanamıyor ve “Üniversitelerde, bazı sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesinde, ne bileyim, bazı yayınlarda filan kullanılmıştır.” diyor.

Refahyol hükümetinin gidişini hızlandırmak için çalışmalar yapmak üzere Deniz Kuvvetleri karargâhında oluşturulan ve dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı’na bağlı olarak çalışan Batı Çalışma Grubu (BÇG) ile TİB arasında nasıl bir ilişki var? BÇG ile TİB arasında organik bir bağ olmadığı tezini savunan Ağaoğlu, “BÇG, Genelkurmay’ın kendi bünyesinde kurduğu kurmay subaylardan oluşan özel bir yapının adıdır. Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan korgenerale (Çetin Saner) bağlı olan bu yapı, 28 Şubat’a kadarki dönemde önemli brifingler verdi. Raporlar hazırladı. Daha sonra olayı biz (MGK) devraldık; onlar da kendi hiyerarşik düzenleri içinde bu sürece katılmaya devam ettiler; ancak MGK kararlarından sonra olay fiilen bizim denetimimize bırakıldı.” diyor.

KOMUTANLAR, BÇG RAPORLARIYLA GELDİ

Mustafa Ağaoğlu, 28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunuyor. Ağaoğlu’nun açıklamalarına göre MGK toplantıları öncesinde usul gereğince başbakan ve toplantıya katılacak bakanlar içerik hususunda bilgilendiriliyor. Yani bu tarihî toplantı öncesinde Erbakan irticanın masaya yatırılacağından haberdar ediliyor. Toplantıya her zamanki gibi son derece hazırlıklı gelen askerî kanat bu konuda kendileri tarafından hazırlanan raporları takdim ediyor. İrticai faaliyetlerin son durumu anlatıldıktan sonra 18 maddelik bir öneri paketi sunuluyor.

Burada hemen araya girip “18 maddeden Erbakan’ın haberi var mıydı?” diye soruyoruz. Ağaoğlu, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının bu çalışmayı kendi karargâhlarında hazırladıklarını anlatırken önemli bir noktaya temas ediyor: “18 maddelik paketi hazırlayan bizzat BÇG’nin kendisidir. Komutanlar, kollarının altında BÇG tarafından hazırlanan raporlarla geldiler. Teklif sahibi Genelkurmay Başkanlığı idi, genel sekreterlik bu konuda herhangi bir altyapı çalışması yapmamıştı.”

Ağaoğlu, daha sonra işleyen süreci şöyle anlatıyor: “MGK’dan tavsiye kararı olarak çıktı; ancak toplantı saat 14’te başlayıp 20’de sona erdiği için karar o gün yazılamadı. Ertesi gün yazıldı ve imzaya çıkartıldı. Sırasıyla kuvvet komutanları, bakanlar, genelkurmay başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından imzalandı. Kimse itiraz etmedi. Sadece Meral Hanım iki gün geciktirdi; onun dışında hepsi aynı gün imzadan geldi.”

MGK kanunu gereği alınan tavsiye kararlarının yürürlüğe girebilmesi için başbakanlık onayına ihtiyaç vardır. Erbakan, MGK kararlarına itiraz etmediği gibi konuyu bakanlar kuruluna dahi getirmeden ‘aynen uygulayalım’ diye bir yazıyla bütün bakanlıklara bildirir. “MGK’nın 28 Şubat 1997 tarihli toplantısında alınan 406 sayılı karar gereğince irtica ile mücadelede ekteki tedbirlerin uygulanması kabul edilmiştir. Bu bakanlıkla ilgili bölümlerin bakanlıkça uygulanmasına, uygulamada karşılaşılacak sorunlardan başbakanın haberdar edilmesine…” yazan bu metnin ulaştığı 3 Mart gününden itibaren ipler MGK’nın eline geçer.

MİLLÎ GENÇLİK VAKFI’NI BEN KAPATTIRDIM

MGK, kararın uygulanması için harekete geçerek genel sekreterlik başyardımcısı korgeneral Necdet Öztimur’un başkanlığında İçişleri Bakanlığı müsteşarı, Millî Eğitim müsteşarı, Dışişleri müsteşarı, emniyet genel müdürü, jandarma istihbarat başkanı, Genelkurmay istihbaratının katılımıyla bir takip kurulu oluşturur. Bu kurula ek olarak bir alt kurul olan “istihbaratı değerlendirme komisyonları” kurulur. Başbakanlık adına “irtica” ile mücadele eden bu birime tüm istihbarat birimlerinden bilgiler akar. Bu kurulun teşekkülünden birkaç ay sonra Erbakan başbakanlığındaki 54. hükümet istifa eder ve Mesut Yılmaz başkanlığında yeni bir hükümet kurulur. Hükümet güvenilir ellere geçince takip olayı başbakanlığa devredilir.

Bu doğrultuda “Uygulamayı takip ve koordinasyon” adı altında bakanlar kurulu kararı ile bir kurul oluşturulur. Bu kurulun daimi üyeleri ise Başbakanlık müsteşarı, Adalet, İçişleri, Millî Eğitim, Dışişleri ve Maliye bakanlığı müsteşarları ile MİT, Emniyet, Genelkurmay İstihbarat Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı ve MGK Genel Sekreterliği temsilcileridir. Bu amaçla tüm illerde takip kurulları oluşturulur. Bu çalışmalar sürerken çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair öneriler hazırlanır ve bunların Meclis’e sevk edilmesi sağlanır. Lakin istenilen yasalar bir türlü çıkarılamaz: “Birçok kanun tasarılarında olsun Başbakanlık genelgelerinde olsun benim imzam var. MGK ve Başbakanlık adına birçok çalışmaya imza attım. Mesela Millî Gençlik Vakfı diye bir vakıf vardı; bir siyasi parti gibi örgütlenmişti. Tespitler yapıldı, Vakıflar Genel Müdürlüğü dava açtı ve sonunda bu vakıf Başbakanlığın başvurusu ile kapatıldı.”

ERBAKAN İMZALAMASAYDI

Acaba 54. Hükümet, MGK kararlarını imzalamasa ne olurdu? İşte cevabı: “Hükümet şunu yapabilirdi: İrtica ile yakından uzaktan ilgimiz yoktur, irtica olarak ileri sunulan faaliyetleri kabul etmiyoruz. Bu 18 maddelik tedbirin de uygulanmasını uygun görmüyoruz, derdi. O zaman oylama yapılırdı; sayın cumhurbaşkanının bulunduğu taraf kazanırdı. Hükümetin muhalefetine rağmen askerin kararı MGK’dan çıkardı. Bu karar başbakanlığa gittiği zaman muhalefet eden başbakan kararın uygulanmasını engelleyebilirdi; çünkü neticede MGK kararlarının bağlayıcılığı yok!”

“Erbakan imzalamayacağım dese ne olurdu?” sorusuna ise çelişkili bir cevap veriyor Ağaoğlu: “Tabii bu durumda askerler İç Hizmet Kanunu’nun verdiği yetkileri kullanarak askerî müdahalede bulunabilirdi. Bu da hiç kimsenin arzu etmediği olaylara neden olabilirdi. Bundan ötürü Erbakan Hoca’nın 28 Şubat kararlarını imzalamasının bu açıdan hayırlı olduğunu da düşünebiliriz.” Sürecin sonunda alınan kararların ne kadarı uygulamaya konuldu diye sorduğumuzda ellerini iki yana açıyor: “Uygulamalar ne derece başarılı oldu derseniz büyük mesafe kaydedilmesine karşın 8 yıllık eğitim dışında somut bir başarı elde edilemediğini söyleyebiliriz. Neden? Çünkü siyasi popülizm nedeniyle vekiller bir türlü harekete geçemiyor. Bu kanuna oy verirsem bir daha seçilemem diyor. Tabii kendince haklı herkes.”



1985’TEN BERİ MASONUM

“1985’ten bu yana masonluğun içindeyim ve utanılacak bir şey yapmadığıma inanıyorum. Masonluğun insan odaklı bir felsefesi var ve ben o felsefeyle kendimi yetiştirip topluma yararlı olacağımı düşünüyorum. Askerlerin ağırlıkta olduğu bir kurumda mason olduğum için sıkıntı yaşamadım.”



ERBAKAN YÜZÜNDEN MGK KANUNU DEĞİŞTİRİLDİ

“1982 yılında yapılan kanuna kadar MGK’ya başbakan yardımcıları da katılabiliyordu. Bu düzenleme Erbakan yüzünden değiştirildi. 1975’ten itibaren kurulmaya başlayan hükümetler, hep koalisyon hükümetleriydi. Demirel hükümetinde Erbakan da MSP’den başbakan yardımcısı olarak MGK toplantılarına girerdi. Ama onun bir taktiği vardı. MGK sekreteri kararı imza için dolaştırdığı vakit Sayın Erbakan ‘bu bende kalsın’ deyip bekletir ve kararı imzalamak için başbakandan yeni tavizler isterdi. Yani siyasi bir araç olarak kullanırdı. Hatta rahmetli Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk bir toplantıda kendisine şu ikazı yapmak zorunda kaldı. ‘Sayın Erbakan, şimdi bu karar genel sekreterlikten imzaya getirildiğinde, aynen imzalayacaksınız değil mi?”



MİLLİ GÜVENLİK KURULU 1961 ANAYASASI’NIN ÜRÜNÜDÜR

“27 Mayıs’tan sonra üç önemli kurul oluşturuldu. Devletin bekasını sağlamak üzere MGK, halkın refahını sağlamak üzere DPT, anayasal düzeni korumak üzere Anayasa Mahkemesi. MGK seçilmişlerle silahlı bürokratları bir araya getirip devletin bekası ile ilgili önlemlerin alınması için kuruldu. Devlet Planlama Teşkilatı ise halkın refahını sağlayıcı konularda hükümete yardımcı olması için kuruldu. Üçüncü kuruluş olan Anayasa Mahkemesi ise 27 Mayıs’tan evvelki uygulamaları dikkate alıp siyasi partilerin anayasayı ihlallerini engelleme, anayasal düzenin korunması amacıyla görevlendirildi. Yani rejim üç açıdan güvence altına alındı.”



ASALA OPERASYONLARI MGK'DA KARARLAŞTIRILDI

“Bunlar MGK’ya ilke olarak gelir. Şöyle şöyle harekât yapıldı ya da şöyle tedbirler alınacak denir. Çok gizli oturumlarda mesele ele alınır. Bir mutabakata varılır, ilgili kurum ve kişilere görev verilir. Senin 43 tane diplomatın katledilmiş; burada devletin kendini koruma mekanizması çalışır. Bu MGK’nın kuruluş nedenidir. Operasyonları MİT yapmıştır. Ama karar MGK’da alınmıştır.”

No comments: